BÜŞRANUR KOCA/SÜMEYYE DİLARA DİNÇER – Uzmanlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Gazze’de kalıcı ve sürdürülebilir ateşkese dönüşecek şekilde ramazanda acilen ateşkes sağlanması talep edilen karar tasarısının kabul edilmesi hakkında, BMGK’nin ateşkes kararının teorik olarak bağlayıcı olmakla birlikte, sahada somut sonuçlar doğurup doğurmayacağının belirsiz olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Kıdemli Araştırmacısı Doç. Dr. Murat Aslan, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammed Hüseyin Mercan ve Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Numan Telci, BMGK’de kabul edilen, Gazze’de ramazanda acilen ateşkes sağlanması talep edilen karar tasarısını AA muhabirine değerlendirdi.
Doç. Dr. Aslan, Gazze’de kalıcı ve sürdürülebilir ateşkese dönüşecek şekilde ramazanda acilen ateşkes sağlanması talep edilen karar tasarısının kabul edilmesine ilişkin, BMGK’de BM Antlaşması’nın 6. maddesi referans gösterilerek alınan kararların bağlayıcı olmadığını ancak alınan kararların 7. maddeye referans vermesi halinde bağlayıcı olduğunu belirtti.
BMGK’nin Gazze’de ateşkese ilişkin karar tasarısının herhangi bir maddeye referans vermediğini ancak metin içerisinde “demand (talep etmek)” kelimesinin geçtiğini dile getiren Aslan, söz konusu kelimenin zorunluluk anlamı taşıdığına ve buna istinaden karar tasarısının bağlayıcı olduğuna işaret etti.
Gazze’deki insani dramın, artık uluslararası toplum tarafından tolere edilebilecek düzeyi çoktan geçtiğine dikkati çeken Aslan, şu değerlendirmede bulundu:
“Gerek insan zayiatı gerek açlık, susuzluk, sağlık ihtiyaçları, insani yaşam, genel olarak insan onuru gibi farklı referanslara baktığınızda artık toleransların toptan üzerine çıkmıştı bu ve bu resmen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında bir tescil sürecine tabii tutuldu. Bu önemli. Neden? Bundan sonraki süreçte ola ki durum tekrar rayından çıkarsa, artık referans alınacak yeni bir BMGK kararı var.”
Metinde “ramazan ayı sonuna kadar” ifadesinin kullanılmasına yönelik “Böyle kararlar emsal teşkil eder.” diye konuşan Aslan, ramazan bittikten sonra da bu kararın tespit edici yönünün önemli olduğunu vurguladı.
Aslan, karar tasarısının BM Antlaşması çerçevesinde değerlendirebilecek bir olay olduğunu belirterek, uluslararası kamuoyunun baskısının tespitine yönelik bir değerlendirme niteliği taşıdığını kaydetti.
Son iki haftadır basına da yansıyan İsrail ve ABD arasındaki “soğukluğun”, ABD’nin Güvenlik Konseyi’nde çekimser kalmasıyla somut hale geldiğine dikkati çeken Aslan, “Amerikalılar şu andan itibaren bu konu bir sonraki Güvenlik Konseyinin gündemine alındığında, artık çekimser kalmış olmanın verdiği hissiyatla devam edecek. Tabii bu siyaset. Tekrar eski pozisyonlarına dönebilirler ama nihayetinde böyle bir gerçekliği sessiz kalarak dahi olsa orada kabul etmiş oldular.” dedi.
Aslan, söz konusu karar tasarısına ve geçmişte reddedilen karar tasarılarına yönelik şunları kaydetti:
“Bu kararları teklif eden devletlere baktığınızda ki son karar Cezayir tarafından gündeme getirildi, artık İsrail destekçiliği üzerinden Amerikan sempatisini kazanmaya çalışan devletlerin geri adım atma, en azından insani değerlere tekrar dönme gibi bir eğilimi ortaya çıkacak gibi görünüyor çünkü bu süreçte, bu uzun süreçte Amerikan tutumu yıprandı. İsrail prestij kaybetti. BMGK’nin yanında Genel Kurul’da büyük bir çoğunlukla alınan karar da dikkate alınırsa, artık devletlerin bu tip meselelerde daha bir dayanışma içerisine girdiği görülüyor. Bence bu önemli.”
“Kararın uygulanıp, uygulanmayacağı önümüzdeki günlerde, önümüzdeki haftalarda belli olacak”
Doç. Dr. Mercan da bölgede ateşkes kararının uzun zamandır beklendiğine işaret etti.
Mevcut ateşkes çerçevesinde öncelikle ateşkesin çok hızlı şekilde sağlanmasının, İsrail saldırganlığının sona ermesinin ve Hamas’ın elinde bulunan rehinelerin de serbest bırakılmasının öngörüldüğünü belirten Mercan, “Tabii ki bu bir karar ve bu kararın uygulanıp, uygulanmayacağı önümüzdeki günlerde, önümüzdeki haftalarda belli olacak bir durum. Ama en azından şunu ifade edebiliriz ki Hamas’ın hemen akabinde yaptığı açıklamayla beraber ateşkesten memnuniyet duyduğunu ifade etmiş olması en azından çıkarılan kararın Gazze’de veya Filistin’de hoş karşılandığına dair sinyaller vermekte.” şeklinde konuştu.
Mercan, ABD’nin çekimser oy kullanmasının da ateşkesin uygulanabilirliğinin mümkün olduğuna dair bir mesaj verdiğine dikkati çekti.
Bu mesajın gerekçesinin, ABD’nin bir süredir kendi kamuoyu içerisine sıkışması olduğuna işaret eden Mercan, şu değerlendirmede bulundu:
“Özellikle yaklaşan seçimleri dikkate aldığımızda (ABD Başkanı Joe) Biden yönetiminin demokratların desteğini kaybediyor oluşu özellikle Müslüman seçmenin ya da Filistin konusunda duyarlı demokrat seçmenin seçime gitme noktasında daha kararsız olduğu, gönülsüz olduğu ya da protesto edeceği yönündeki haberlerin çoğalmış olması son dönemlerde ABD yönetiminin Filistin’e dair çeşit eylemler veya çeşitli aksiyonlar almasını beraberinde getirmişti.”
BMGK kararlarının bağlayıcı olmasının beklendiğini söyleyen Mercan, “Lakin karşımızda uluslararası hukuk açısından istisnai bir pozisyona sahip olan ve bugüne kadar hiçe saydığı bir sürü BM kararı, Genel Kurul kararı ya da Güvenlik Konseyi kararı olan ya da uluslararası hukuk ve insancıl hukuka dair birçok konuda defalarca ihlal yapmış olan bir devlet olduğu için açıkçası bu kararın uygulanabileceğine dair elimizde yeteri kadar delil yok.” dedi.
Mercan, BMGK kararlarının uygulanmaması halinde BM tarafından bir müeyyide uygulanması, yeri geldiğinde askeri müdahaleye kadar uzanması gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Söz konusu İsrail olduğunda bunun bir askeri müdahaleye dönüp dönmeyeceği meselesi de ayrıca bir tartışma konusu. BMGK’nin almış olduğu karar umutları yeşertici bir karar ama muhatabımız işgalci bir devlet olduğu için ve bugüne kadar uluslararası hukukta zaten uyması gereken birçok karara uymayan İsrail olduğu için bu kararın uygulanabilirliğine ya da uygulamadığı takdirde ona bir müeyyidenin uygulanıp uygulanmayacağına dair ciddi soru işaretleri söz konusu.”
“ABD’nin oylamada çekimser kalması, Filistinlilerin sığınak bulduğu Refah’a herhangi bir saldırının önlenmesi amacıyla uyarı olarak kabul ediliyor”
Doç. Dr. Telci, BMGK’nin ramazanın geri kalan günlerinde Gazze’de ateşkes ilan edilmesini öneren tasarıyı, ABD’nin oylamada çekimser kalması sayesinde 14’e karşı sıfır oyla geçirdiğini hatırlattı.
ABD’nin bu pozisyonunun, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Gazze’nin Refah bölgesinde öngörülen askeri müdahalesi hakkında ABD’de yapılacak görüşmeler için planlanan İsrail ziyaretini iptal etmesine neden olduğunu söyleyen Telci, iki ülke arasında bu gelişmelerin derinleşen bir kopukluk göstergesi olarak değerlendirildiğini kaydetti.
Telci, “ABD’nin oylamada çekimser kalması, bir milyonun üzerinde Filistinlinin sığınak bulduğu Refah’a yapılacak herhangi bir saldırının önlenmesi amacıyla bir uyarı olarak kabul ediliyor. Netanyahu’nun karşı tepkisi ve İsrail heyetinin Amerika ziyaretinin iptali, Amerika’nın Gazze’deki harekatla ilgili endişelerini ve Refah operasyonu üzerine alternatif bir planın tartışılacağı yüksek seviyeli toplantıların önemini ortaya koyuyor. BMGK’nin ateşkes çağrısı, Hamas tarafından 7 Ekim saldırısında alınan tüm esirlerin derhal ve şartsız serbest bırakılmasını istiyor.” diye konuştu.
Telci, BMGK’nin ateşkes kararının teorik olarak bağlayıcı olmakla birlikte, kararın sahada somut sonuçlar doğurup doğurmayacağını, ilgili devletlerin ve aktörlerin karara uyup uymama kararlarına bağlı olduğunu aktararak, bu tür kararların uygulanabilirliğinin genellikle karmaşık siyasi dinamikler ve bölgesel güvenlik meseleleri nedeniyle zorluklar içerdiğini belirtti.
BMGK kararlarının, BM Sözleşmesi’nin 25. maddesine göre, tüm üye devletler için bağlayıcı olduğunu hatırlatan Telci, şunları kaydetti:
“Üye devletler, BMGK’nin aldığı kararlara uymayı kabul etmişlerdir. Bu, BMGK’nin uluslararası barış ve güvenliğin korunması amacıyla alınan kararlarının, üye devletler tarafından uygulanması gerektiği anlamına gelir. BMGK kararlarına uymayan devletlere yönelik alınabilecek eylemler, genellikle kararın niteliğine ve ihlalin ciddiyetine bağlı olarak değişiklik gösterir.”